İroninin ve Metaforun Yazarı: Helîm Yûsiv – Yazar: Dr. Özlem Galip
İroninin ve Metaforun Yazarı: Helîm Yûsiv
Yazar: Dr. Özlem Galip – 17.05.2019
1967’de Suriye’nin Amûdê şehrinde doğan #HelîmYûsiv, kendi ülkesinde Hukuk eğitimi aldıktan sonra Almanya’ya göç eder. 10 yılı aşkın bir süredir Almanya’da yaşıyor. Birçok roman ve öykü kitabının yazarı olan Yûsiv, edebi eleştiri anlamında da adından sıkça söz ettiren yazarlar arasında bulunuyor. Türkiyeli okurların ismen de olsa fazlaca yabancı olmadıkları bir yazar; keza bir öykü kitabı bir de romanı Türkçe’ye çevrildi.
Çoğu diaspora #Kürt yazarı gibi Helîm Yûsiv’da Kürt siyasetinden uzakta durmayarak edebi hayatını yürütürken, bir çok siyasi ve edebi polemikten de uzak kalamıyor. Hatta öykü ve roman yazmayı bırakıp sadece eleştirmen mi olmaya karar verdi diye düşünmemek elde değil. Yazar, senelerce Brüksel merkezli Roj TV’de edebiyat programı sunduktan sonra, geçen seneden beri de Suriye Kürtlerin televizyonu olarak bilinen Ronahi TV’de televizyon kariyerine devam ediyor.
Kanımca Yûsiv’ın en güçlü yönü kurmaca edebiyatın içinde yatıyor. Yûsiv, edebiyat hayatına Arapça yazdığı öyküler ile başlarken hem Kürt hem de Arap okurlarının dikkatini çekmeyi başarır. Arapça yayınlanan öykü kitapları daha sonraları Kürtçeye çevrilerek Avesta yayınevi tarafından yayınlanır. Ancak yazarın ilk romanı “Sobarto”yu ilk olarak Arapça mı veyahut Kürtçe mi yazdığı halen bir muamma, zira bu roman 1999’da hem Arapça hem de Kürtçe olarak yayınlandı. 1999 yılından itibaren Yûsiv’in tüm eserlerini Kürtçe yazdığını kesin bir dille belirtebiliriz. Yûsiv’ın edebiyatını diğer gerçekçi Kürt yazarlarınkinden ayıran en büyük farkın, Kürtlerin acılarından gerçeküstü bir dünya kurması ve bu dünyayı mizahi ve alegorik bir dille anlatması olduğu söylenebilir. Yani diğer Kürt yazarların aksine gerçekliğe yakın olduğu kadar bir o kadar da uzaktır. Onun öykülerinde tabiat insanlaşabilmekte, erkekler gebe kalabilmekte, delilerden bir cumhuriyet kurulabilmekte, bir öykü kendi yazarını yok edebilmektedir. Öykülerinin yanı sıra Yûsiv, “Sobarto”, “Tirsa Bê Diran (Dişsiz Korku, 2006)” ve “Gava Ku Masî Tî Dibin (Balıklar Susayınca, 2008)” gibi romanlarıyla, roman sanatında da kendine özgü bir yer edindi. Helîm Yûsiv, ilk romanı “Sobarto”da yangın yerine dönmüş bir ülkeyi anlatırken Süleyman’ın şizofrenik hikayesine odaklanır. “Tirsa Bê Diran”da intikam, çocukluk anıları, Kürt entelektüellerin önündeki engeller, yoksulluk, göç ve şiddetten mustarip bir halk, tarihin yanılgısı, bir halkın kendi tarih ve kimliğinden izolasyonu, romanın temel meselesini oluşturur. Son romanı “Gava Ku Masî Tî Dibin”da ise alegorik bir dille yine Kürt coğrafyasına ve savaş koşullarında insanın var olma mücadelesine odaklanır. Genel anlamda Suriye’de ve Türkiye’de yaşayan Kürtlerin politik ve sosyal koşullar altında maruz kaldığı baskı ve yasaklar romanların temelini oluştururken, romanların üçü de metafor ve imge bakımından oldukça zengindir.
Yûsiv’ın ikinci romanı, Türkçeye de çevrilen “Tirsa Bê Diran (Dişsiz Korku)”dır. “Dişsiz Korku”, adından da anlaşılacağı gibi korku olgusu üzerine kurulu bir romandır. Roman, kısa bölümler halinde anlatılır ve her bölümün bir adı olmasıyla beraber, her bölümün başında korku konsepti ile ilişkili alıntılar vardır. Kürtleri Araplaştıran asimilasyon politikalarının, ülke ve bütünlüğünün tabu olarak gösterilmesinin, hükümetin yönetiminin hatta başkanının bile Kürtler için korku kaynağı olduğu romanda, hikâye üç farklı perspektiften verilir. İlki Musa’nın gözü, ikincisi Musa’nın kendisi, üçüncüsü ise romanın sonlarına doğru ortaya çıkan Korkunun Tarihçesi yazmalarının sahibidir. Roman boyunca, çeşitli korkularla karşılaşılır. Dayak, masallar, öğretmen, din, başkan, gizli polis ve eş sadece bu korkulardan bir kaçıdır. Kısacası, romandaki karakterler, dişsiz bir korkuyla büyürler. Romanın baş kahramanı Musa, ülkesini bırakıp Almanya’ya gitmek zorunda kalır. Rüyalarında sürekli Kürtlerin tarihi düşmanlarıyla kavga eden Musa, romanın sonunda kaybolur. En son Londra’da görüldüğü ve halüsinasyonlardan mustarip olduğu için akıl hastanesine yatırıldığı gazetelerden öğrenilir. Musa’nın yanı sıra Tûtino (Tütün lakaplı kişi), Qado ve Kalo (Yaşlı) gibi yan karakterler çok sıra dışı bir portre çizerler. Örneğin Qado, sürekli korkunun resmini yapmayı isteyen ve koyu renkleri kullandığı tablolarında, kuyruğu olmayan hayvanların resimlerini çizen bir karakterken, Tûtino ise sürekli felsefi konuşmalar yapan ve kendini içtiği sigaralarla özdeşleştiren bir karakterdir. Kalo da Tûtîno gibi deli ve felsefi konuşmalar yapan, sırtında dünyanın yükünü taşıyormuş gibi bir yayığı sürekli şişirmeye çalışan, yayığı dünya gibi dibi delik olduğu için bir türlü şişiremediğini düşünen, tarihin iktidarlar karşısında eğildiğini söyleyip duran bir karakterdir. ‘Büyülü Gerçekçilik’ tekniğinin çokça başvurulduğu romanda, karakterler gerçek ve hayal arasındaki farkı çizemezler. Roman, korkunun dişi olmadığından ısıramayacağını ama kişiyle beraber korkuların her yere götürülebileceğini gösterir.
Helîm Yûsiv’in son romanı olan “Gava Ku Masî Tî Dibin (Balıklar Susayınca)” ise, özgürlüğe susamış bir kahraman olan Masî’nin etrafında gelişen olayların anlatıldığı alegorik bir romandır. Romanı üç bölüme ayırmak mümkündür. İlk bölümde Masî’nin özgürlük mücadelesinden, kimlik kavgasından uzak, kendini dine ve köpeği Bozo’ya adamış hali; ikincisinde Berfîn’in hayatına girmesiyle kimlik uyanışı ve dağlardaki savaşı; üçüncüsünde ise kaybettiği bacaklarıyla evine dönmesi ama bu sefer de eski hayatına alışamayıp ülkeyi terk edişi anlatılır. Yûsiv, romana Masî’nin bulunduğu ülkeyi mitolojik ve mistik bir tasviriyle başlar. Efsanelerin anlatıldığı, her an her şeyin olabileceği, Masî hakkında birçok farklı hikâyenin türediği, birçok insanın dilsiz olduğu bir ülkedir Masî’nin yaşadığı topraklar. Romanın başındaki mistik anlatım, Masî’nin dağa gitmesiyle gerçekçi bir dile dönüşür. Olağandışı olaylardan ziyade, ölümün, savaşın, silahların konuştuğu bir evren yaratır #yazar.
Romanlar biçemsel açıdan incelendiğinde yazarların yer yer çeşitli #ironi, mecaz ve sembol kullanımlarıyla dolaylı bir anlatım sergiledikleri görülür. Yüzeyde anlatılan olay akışının, sembol, işaret ve imgelerle bağlamlandırılmış alt okumaları söz konusu olabilir. Bazı anlamlar örtük olarak sunularak, alt metin konumunda kullanılmışlardır. Helîm Yusiv bu anlamdaki metaforları çokça kullanmaktadır. Örnek olarak “Tirsa Bê Diran”da otoriteye karşı muhaliflik ve eleştiriyi, Musa’nın kalçasında çıkan bir sivilceyle özdeşleştirir. “Gava Ku Masî Tî Dibin”da özgürlük ve bağımsızlığa olan ihtiyaç, Masî (“balık” demektir.) adlı ana karakterin dinmeyen susuzluğuyla anlamlandırılır.
Yusiv, Kürtçeyi iyi kullanan, onun inceliklerini ve oyunlarını bilen bir yazar olmanın olanaklarını olabildiğince kullanır. Yaşadığı her coğrafyada bir şekilde yazmayı ihmal etmeyen bir yazar Helîm Yûsiv. Bir söyleşisinde söylediği gibi ‘Yazmak benim için şahsi ve bireysel bir durum. Yaşamsal acının bende tezahürü olarak değerlendirilebilir’. Bu bağlamda, yazar romanlarında Suriye, Türkiye’nin ve Kürdistan’ın yanı sıra Avrupa’daki Kürtlerin kronikleşen kimlik sorunlarına değinirken Kürtlerin makûs tarihini didaktik bir biçimde hatırlatıyor. Umutsuz aşk hikâyeleri de romanlarında çeşitli biçimlerde vücut buluyor. “Sobarto”da Süleyman’ın Belkıs’a olan aşkı, “Tirsa Bê Diran”da Musa’nın Leyla’ya olan aşkı ve “Gava Ku Masî Tî Dibin”da Masî’nin Berfîn’e olan aşkları ayrılıkla son bulurken geçmiş büyük bir özlemle sürekli yad edilir çünkü Yûsiv için geçmişin yeniden yapılandırılmış tezahürleri kişinin yaşamında her daim yer alır.
Kaynakça
Galip, Ö. ve Parıltı, A. (2010), Kürt Romanı Okuma Kılavuzu, İstanbu, Sel Yûsiv, H. (2011), Romana Kurdî, İstanbul, Ronahî.
Eserleri
Mirî Ranazin (Ölüler Uyumaz), 1996, öykü Mêrê Avis (Gebe Adam), 1997, Öykü Jinên Qatên Bilind (Yüksek Katların Kadınları), 1998,
Öykü
Sobarto, 1999, roman Memê bê Zîn (Zin’siz Mem), 2003, Öykü Tirsa bê Diran (Dişsiz Korku), 2006, roman Gava Ku Masî Tî Dibin (Balıklar Susayınca), 2008,
Türkçeye Çevrilen Kitapları
Ölüler Uyumaz (Türkçeye çeviren Rahmi Batur), 1998, Öykü Dişsiz Korku (Türkçeye çeviren Rahmi Batur), 2008,
*Bu makale, ROMAN KAHRAMANLARI Temmuz/Eylül 2013 15. sayıda yayımlanmıştır