Helîm Yûsiv: Kürtlerin yaşamının kendisi efsunidir
08.09.2017 – BAS – Dara Porxelek
Bazı yazarlar vardır, toplumlarının yaşadıklarını öyle bir şekilde resmederler ki okuyucu o anı birebir yaşar. Kürt yazar Helîm Yûsiv da bu yazarlardan biri. Eserlerinde büyülü gerçekçiliği ustaca yorumlayan Yûsiv ile edebiyat ve sanat hayatını, eserlerinin derinliklerinde keşfettiğimiz konuları konuştuk.
Kitaplarınızda ‘Büyülü gerçekçilik’ olarak adlandırılan bir tarz var. Kürtlerin içinde bulunduğu durum mu bu tercihte etkili yoksa bu bir edebi tercih mi?
Efsuni ve realizm meselesi biraz karmaşık. Bana göre Kürt yazar hayali bir yaratıma ihtiyaç duymaz, gerek de yoktur. Kürtlerin içinde yaşadığım durum gereğinden fazla efsuni zaten. Ben, Kürt yazarlarını şanslı buluyorum bu konuda. Büyülü gerçekçilik ile realizm arasındaki ayrım bir saç teli misali incedir. Bir Kürt yazar, bir olaydan söz ettiği zaman hayal mi yoksa gerçekten yaşanmış bir olay mı olduğu biz Kürtler tarafından bile güçlükle ayırt edilebiliyor. Bilhassa yabancı biri Kürt yazarın bu yazdığını okuduğunda şüphesiz ki efsuni geliyordur. Kürtlerin içinde bulunduğu o ayrımı realizm ve efsuni arasında bırakmamış. Bundan dolayı ben de yazarlığa başladığım günden bu yana iki akımı da birlikte sürdürmeye dikkat etmişimdir. Lakin hangisi hayali hangisi gerçek ben bile tam kestiremiyorum. Elimden geldiğince iki tarzı da eserlerimde kullanıyorum.
‘Sobarto’ eserinizde insan bedenini küçümsüyorsunuz. Bunun sebebi, insanın ölüm karşısındaki çaresizliği mi?
Bana göre yazar üçüncü göze sahip olmalı. Yazarlar dışındaki herkes zaten olanları görüyor. Lakin üçüncü göz sahibi yazar, olanları kendi penceresinden ve bambaşka bir tarz ile aktarabilir. Eserlerimde hayali görünen olayları ben bizzat kendi gözlerimle görmekteyim. Yazının kısa, öz ve anlamlı söylemlere ihtiyacı var. Eserlerimde ‘Sürreal’ olaylardan söz ettiğimde ‘kafa bir yere uçar geri gelir, kollar artar vs.’ parantez içinde belirtmem gerekir ki olaylar, gelişmeler gerçek ve hakikidir. Bu çerçevede bu görüntüleri kullanıyorum.
Eserlerinizde insan bedeni önemli bir noktada. İçerik belden başlayıp bedenin geri kalan kısımlarıyla süsleniyor. Bu süsleme Kürt coğrafyasının süslenmesi, organlar da Kürtler mi?
Bu soru aklıma bir hikâye getirdi. İlk kitabım olan Mêrê Avis (Hamile Adam)’ın başkahramanı sürekli amcası Hamdullah’tan söz eder. Amcası fakir ve muhtaçtır. Allah’tan razıdır ama. Başına ne gelirse ‘Elhamdulillah’ derdi. İki elle çalışmak ona yetmiyordu. Ona birkaç el gerekiyordu. İki elle yaşamını sürdürmek için çok çabalıyordu. İçinde bulunduğu durumu, yani 10- 15 el ile çalıştığı halde yaşamını idame etmesine yetmiyordu. Biz burada sanatsal bir hile katabiliriz. Hamdullah’ın haberi olmadan bedeninde bir sürü el türemişti. Yazar böylesi durumlarda yazınını renklendirmek için sahip olduğu üçüncü göz ile bu durumu farklı kılabilir. Yazar, olayları ‘kamera ve fotoğraf’ olmaktan çıkarıp sanat haline getiriyor. Ben eserlerimde bu tarzı yansıtmaya özen gösteriyorum.
Helîm Yusiv neden ‘Büyülü gerçekçilik’ tarzını seçti, bir yazar veya olayın etkisi miydi?
Çocukluğumdan bu yana okumaktan büyük keyif alan birisiyim. Okuduğum dönemler de realist yazarların eline bir kamera alıp olayları çekmesi hiç ilgimi çekmiyordu. Öte yandan sadece hayal ürünü eserler ki yazarın başı hangi göğün yüzünde, ayağı hangi kara parçasında belli olmayan bu tarz da beni etkilemedi. İçimde bir yer edinemediler. Yazmaya başladığım zaman her iki tarzı da yan yana getirmek istedim. Bunu kendim için bir sınav olarak görüyordum. Kendi kendime şöyle dedim: “Eğer ben iki tarzı yan yana getirir ve iç içe yansıtabilirsem kendimi bu konuda başarılı hissederim”. O dönem iki tarzı da birlikte işleme kararı aldım. Bugün bile çıkardığım her eserde bu sınavın korkusunu içimde taşıyorum. Şimdiye kadar başarılı mıyım değil miyim bilemiyorum.
‘Hezkirina Qafkurmî’ hikâyenizde insan mağlubiyetle doğuyor, bu dibe vurmuşluk neyin mağlubiyetidir?
Kürtlerin eski tarihi hikâyede biraz karmaşıktır. Hikâyenin kahramanının yaşı Kürt tarihinin başlangıcından o hikâyenin yazıldığı güne kadardır. Kişisel dibe vurmuşluktan çok Kürt halkının tarihte sürekli kaybetmesini, kara ve kör bir talihe sahip olmasını ele almak gerek. Hikâye kahramanı da kaderini değiştiremiyor, tıpkı Kürt halkı gibi. Bu hikâyenin bir yönü. Genel itibari ile Kürt kimliğinin dibe vurmuşluğu.
Kürt edebiyatı okurları olarak yeni eserlerinizin yolunu gözlüyoruz…
Evet, yeni romanım hazır. 2017 yılı içerisinde okurların elinde olacaktır. Hem Kurmanci hem de Sorani olarak aynı anda yayınlanacak.
Eserlerinizde ‘Ben ötekiyim’ vurgusunu ustalıkla işlemişsiniz. Almanya’da da Kürtler Türkiye, İran, Irak ve Suriye’deki gibi öteki mi?
Almanya’da durum Türkiye, Suriye, Irak ve İran’dan biraz farklı. Göçmen olarak buraya geldiğimizden dolayı. Almanya’ya ilk geldiğin zaman nereli olduğun soruluyor. Ben de Kürt ve Rojavalı olduğumu söylediğim zaman, önce biraz duraksayıp sonra; tamam Kürtsün ama hangi ülkenin Kürdüsün. Kayıt altına alınman için Türkiye, İran, Suriye veya Irak demen gerekiyor. Bu Kürtlerin devletsizliğinden kaynaklı. Yanlış anlaşılmasın Avrupa veya Almanya’nın sistemine bir eleştiri değildir. Kürtlerin buradaki durumunu aydınlatma amacı ile söylüyorum. Kimliksiz ve statüsüz bir kişi Almanya’da öteki değil, öteki olma durumuna bile sahip olamıyor. Öteki olmak bile Kürtlerin eline geçmiyor. Avrupa da, Almanya da yeni yeni Kürtleri, Kürt olarak tanımaya başladı. 17 yıldır buradayım ve ilk günden beri ne zaman bu konular açılsa aklıma Cegerxwin’in bu dörtlüğü gelir.
Ülkem ne kadar tanınırsa
Ben de o kadar tanınıyorum
O ne kadar pak ve güzelleşirse
Ben de o kadar pak ve güzelleşirim
Helîm Yusiv kimdir?
Helîm Yusiv, 1967 yılında Rojava’nın Amude kentinde dünyaya geldi. Halep Üniversitesi’nde Hukuk eğitimi aldı. 2000 yılından bu yana Almanya’da yaşamaktadır. Onlarca makalesi Kürtçe ve Arapça yayınlanan dergilerde çıktı. Eserleri Kürtçe, Türkçe, Arapça ve Almanca yayınlandı. Yayınlanan eserleri ise şöyle:
Mêrê avis, çîrok, (1991 Arapça, 1997 Kürtçe, 2004 Almanca).
Jinên qatê bilind, çîrok, (1995 Arapça, 1998 Kürtçe).
Mirî ranazin, çîrok, (1996 Kürtçe, 1998 Türkçe).
Sobarto, roman, (1999 Kürtçe ve Arapça).
Memê bê Zîn , roman, 2003 bi Kurdî.
Tirsa bê diran, roman, 2006 Kürtçe.
Gava masî tî dibin, roman, Diyarbakır 2009, Kürtçe, Lîs yayınları.
Romana Kurdî lêkolîn, 2011, Kürtçe, Ronahî yayınları.
Auslânder beg çîrok, 2011, Kürtçe, Lîs yayınları.
99 Morîkên Belavbûyî, roman, 2015, Kürtçe, Peywend yayınları.
Türkçe’ye çevrilen eserleri:
Ölüler uyumaz Öykü- 1998 Avesta Yayınları
Dişsiz Korku Roman 2008 Evrensel Basım Yayın
Bas Gazetesi